Pop-Up Interview with Performistanbul I Performans Sanatı

Pop-Up Interview with Performistanbul I Performans Sanatı

Kökleri 20.yy başındaki Dada akımının anarşist performanslarına, 1920 ve 30'lu yılların sürrealist ve fütürist performanslarına ve hatta Jackson Pollock'un aksiyon resmine kadar gitse de bildiğimiz anlamıyla performans sanatı 1960'larda doğduktan sonra yaygınlaşıp 70'lerde fikirleri ön plana çıkaran kavramsal sanatla bağlantılı olarak devam eder. Toplum normlarını reddeden ve izleyiciyi aktif bir konuma getirmeyi hedefleyen performans sanatı bugün zamana ayak uydurarak online/çevrimiçi versiyonlarıyla devam ediyor. Genellikle üç sorudan oluşan pop-up röportaj serilerim bu defa yedi soruyla gerçekleşti ve performans sanatımız hakkında detaylı bir dosyaya dönüştü.

 

Röportaj: Hazal Gençay Sungur

 

 

POP UP INTERVIEW WITH PERFORMISTANBUL 
Performans Sanatı

 

 

Performistanbul
Kurucu Direktör ve Performans Küratörü: Simge Burhanoğlu     
Eş Direktör: Azra İşmen
Birleşik Krallık Temsilcisi ve Asistan Küratör: Naz Balkaya

 

 

1- Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı tam olarak nedir?           
PCSAA, İstanbul’da Galata bölgesinde bulunan Türkiye ve uluslararası coğrafyada performans sanatına odaklı herkesin erişimine ücretsiz olarak açık, her alandan araştırmacılar için oluşturulmuş bir canlı sanat kütüphanesi ve arşividir. Araştırma alanımızda, canlı sanat alanında süreli yayın, kitaplar ve tezlerden oluşan kaynakların yanı sıra sanatçıların performanslarının görsel, işitsel kayıtlarından ve performansların kalıntılarından oluşan, her gün gelişmekte olan bir arşiv bulunmaktadır. PCSAA’yı ciddi bir açığı kapatan, performans sanatı dünyasında önemli bir görevi olan bir girişim olarak tarif edebiliriz.  Bunun için destek almak adına canlı sanat alanında uzmanlaşmış sanatçı, akademisyen, küratör ve yazarlardan oluşan bir danışma kurulu  (Adrian Heathfield, Lois Keidan, Marilyn Arsem VestAndPage – Verena Stenke and Andrea Pagnes) kurduk.

Bugüne kadar gelen bağışlar ve tek tek ulaştığımız 500’ün üzerinde sanatçının içinden bize olumlu geri dönenlerin ilettiği 140'ın üzerinde kitap ve içerisinde akademisyenlerden gelen tezlerin, uluslararası performans sanatçılarından gelen makale, fanzin, kitapçık, kartpostal, el ilanı, poster gibi basılı malzemelerin yer aldığı 1000'in üzerinde dijital ve fiziksel arşiv materyali bulunuyor. Ayrıca model olarak aldığımız canlı sanat alanındaki sayılı kapsamlı arşive sahip olan Londra’da bulunan Live Art Development Agency’nin (LADA) arşivinden 100'ün üstünde performansın dokümantasyonunu sanatçıların da izniyle PCSAA’ya aktardık. Ancak daha yolun çok başındayız, hedeflediğimiz kaynak sayısı 7000 civarlarında dolayısıyla destek çağrımızı sürekli yineliyoruz. Şu an sadece haftanın bir günü Salıları ziyaretçilere açığız, haftanın her günü işlek hale gelebilmemiz, hedeflediğimiz kaynaklara ulaşabilmemiz, raflarımızın dolması için herkesin desteğine ihtiyacımız var. Bir taraftan sanatçı, küratör, kurum, eleştirmen ve akademisyenlerden bağış arşiv ve kaynaklar toplamalı diğer taraftan da da kitap listemizi tamamlayabilmeliyiz. Kar amacı gütmeyen araştırma alanımızın sürdürülebilirliğini sağlamak için kurduğumuz Performistanbul Performans Sanatını Geliştirme Derneği ile sponsorluğa ilave olarak bağış da kabul etmeye başladık; ancak ticari kaygıları azaltmak için önümüzde zor ve uzun bir yol var.

Derneğe ek olarak da daha etkili olması için Fongogo üzerinden kitlesel fonlamaya başvurduk; ancak tabii şu an hayatımız/gündem tamamen değişti ve maalesef duyurusunu bile gerçekleştirme imkanımız olamadı. (Destek olmak isteyenler bize ulaşabilirler.)

PCSAA’nın bir diğer amacı olan ‘kaynak üretimi’ için de geçtiğimiz Ağustos ayında dijital platform üzerinden hayata geçirdiğimiz Performistanbul Yayınları ile yabancı dilde yayımlanan performans sanatı üzerine seçilmiş yayınların Türkçe’ye çevrilmesini sağlayarak bu alanda yeni yayınları Türkiye’de performans sanatı literatürüne kazandırmayı ve bu alanda içerik üretilmesini desteklemeyi diliyoruz. Ayrıca bu yıl, Performistanbul olarak iki sanatçımızın kitap projeleri üzerine çalışıyoruz. Projelerden biri; Leman S. Darıcıoğlu’nun 2018 yılında gerçekleştirdiği Zehirlenmiş Prenses adlı performansının günlükleri ve kalıntılarıyla Ece Eldek’in tasarımcılığını üstlendiği bir performans sanatçı kitabı hazırlıyoruz. Diğeri ise; Paperstreet Co. desteğiyle hayata geçireceğimiz Gülhatun Yıldırım’ın “Üçleme: Su, Toprak, Hava” adlı  ‘flipbook’ (çevirmeli kitap) formatındaki bir performans kitabı.

 

 

2- Kurulma sürecinizden bahseder misiniz?        
Performistanbul, performans sanatına adanmış uluslararası bir platform, performans sanatçılarını bir çatı altında toplayarak, sanatçıları projelerle buluşturmak, farklı kurumlarla iş birlikleri yaparak “mekansız” bir kimlikle performans sanatını daha fazla insana ulaştırmak ve kurumlara/alanlara yaymak amacıyla Ocak 2016 yılında ilk performansını gerçekleştirerek yolculuğuna başladı.

Performistanbul, doğal buluşmalar, karşılaşmalar ve ihtiyaçtan tamamen organik bir dertten doğdu, insanlara ulaşmak için performans sanatı disiplinini bir araç olarak kullanma fikrinden.   Performistanbul’un ilk çıkış noktası performans sanatının ve sanatçıların iyileştirici, birleştirici güçlü enerjisi oldu. Ve tabi ki bu alandaki boşluk; performans sanatı disiplinine ve sanatçılarına sahip çıkan bir kurumun olmaması nedeniyle yetişmekte olan genç performans sanatçılarına bir alan açmak ve üretimlerine odaklanacak bir ortam oluşturmak üzere bir yapı kurdu. Performistanbul’u hayata geçirirken amacımız öncelikli olarak performans sanatına ve sanatçılarına sahip çıkarak platformu sürdürülebilir bir yapıya getirmekti, bu zor süreçte de yine bunun için çalışıyoruz.

 

 

3- Perfomistanbul'un ayırt edici bir özelliği ya da teması var mı?              
Ayırt edici özellikten öte yaptığımız işin doğası yaşam gibi olması. Hayatlar üzerine konuşuyor, düşünüyoruz, bu da “iş” tanımını değiştiriyor. Organik olarak yaşamımızın kendisi oluyor dolayısıyla Performistanbul’u bir kurum gibi anlatmak özelliklerinden bahsetmek zor. Ancak belki şunlar söylenebilir; cesaretliyiz, Türkiye’de hatta dünyada benzeri olmayan bir yapı ve sistem üzerinden ilerliyoruz, Tek alternatif olmanın getirdiği ağır bir yük var. Sadece performans sanatına odaklı, resmî/yapılanmış kurum olarak ciddi bir misyon edinmiş durumdayız. Önümüzde bir örnek olmadan ilerlemeye devam etmeye çalışıyoruz, bunun için direniyoruz. Derdimiz insan, insanları inandırmak. Başta da sanatçıları, sanatçıların kendilerine inanmalarını sağlamak ve bunu koruyabilmek. EV olmayı hedefliyoruz; bir güvence, korunak, bazen ışık.

Platformu var eden sanatçılar.  Bizim için piramidin tepesinde sanatçı var.

Sürdürdüğümüz çalışma sanatçının ortaya bir performans fikri koymasından başlıyor, bu fikrin geliştirilerek kürasyonunun yapılması, prodüksiyon ve mekan kurum ilişkilerinin yönetilmesi, performans sırasında sanatçıya eşlik edilmesi ve bu sürecin dokümante edilmesi sonrasında ise kalıntıların arşivlenip dokümantasyonun düzenlenmesi, ardından telif haklarının korunması veya bir koleksiyona kazandırılmasına kadar uzanan bir yolculuğu kapsıyor.

Tüm bunlardan öte performans sanatçılarına sahip çıkarak kariyerlerine yön veren, her adımlarına destek olan, onları temsil eden bir platform daha maalesef yok, her gün bunun sorumluluğunun bilinci ile hareket ediyoruz. Bu nedenle amacımız sadece performanslar sunmak değil, olamaz.  Performans sanatına 360 derece yaklaşıyoruz. İşin eğitim tarafının oluşturulması, yeni sanatçıların yetiştirilmesi, bu sanat dalının kitlelere doğru bir şekilde ulaştırılması, performans sanatçılarının ve sanatının haklarını oluşturarak, savunup, korunması gibi konuları çalışmalarımızın temeline alarak ilerliyoruz. Performans sanatının hak ettiği şartlara değere ulaşması, anlaşılır, işlenebilir olması ve özel veya müze koleksiyonlarına katılarak yaşamaya devam edebilmesi adına çabalıyoruz.

 

 

4- Performans sanatını hiç bilmeyen birine nasıl anlatırsınız?    
Bizim tanımımızla; performans sanatını gerçek yaşam gibi düşünebilirsiniz, -Allan Kaprow’un da tanımladığı gibi- sadece gerçek yaşamdan ayrıldığı incecik transparan bir çizgisi var, o da performansçının belirli bir konu üzerinde fiziksel ve zihinsel durumunu belirli bir zaman, belirli bir mekan içerisinde ortaya koyması. Yani gerçek yaşam içerisindeki çerçevesi belirlenmiş olan bir gerçeklik karesi. Her ne kadar kuralsız gözükse de varolabilmek için bir “çerçeve”ye ihtiyacı vardır. Performans sanatı 3 ana elementten oluşur; zaman, mekan, beden.

 

5- Koleksiyonerlerin performans sanatına bakışı nasıl? 
Performans da diğer sanat disiplinlerindeki eserler gibi bir değer. Performansın da doğasına uygun şekilde satılması gerekiyor ki sanatçıların emeği karşılık bulsun ve bu disiplin sürdürülebilir olsun. Başından beri performans sanatı disiplinini olması gerektiği yere getirmek ve sanatçıların bundan kazanç sağlayabilmesi için uğraşıyoruz. Performistanbul’u hayata geçirdiğimiz günden beri tüm eleştirilere rağmen performans sanatının da satılabilir olduğu fikrinin arkasında savaşıyoruz, dünya kabul ediyor ama Türkiye’de çoğu sanat profesyoneli alay edecek kadar süreç sanatı olan performans sanatının satılabileceğine yani fikrin değerine inanmıyor. İlla eseri görmek, eliyle tutmak ve başkalarına gösterebilmek istiyor. Halbuki performans sanatının doğasına uygun değerlenme şekli öncelikli olarak disiplinin özgün yapısını kabul etmekten geçiyor. Bu da sürecin varlığına, zamana saygı duymak. İşin kendi süreci kadar var olduğunu kabul etmek ve canlı olarak yaşamasına izin vermek. Performansın fotoğrafı ya da videosu, performans sonrası ortaya çıkan bir objedir/kalıntıdır, dokümantasyonudur ve arşivsel niteliktedir. Performansın kendisinin satışı değildir.

Türkiye’de ilk defa sevgili Agah Uğur, koleksiyonuna canlı sanatı ekledi. Böylece materyalist yaklaşımın önüne geçerek fikrin öneminin altını çizmiş oldu. Performistanbul sanatçılarından Ekin Bernay’ın, 2018 yılında hayata geçirilen 28 gün 672 saatlik aralıksız canlı süreç İHTİYAÇ: SEN kapsamında gerçekleştirdiği “Ne İstiyorsun?” performansının ‘tekrar gerçekleştirme hakkı’ (reperformance right) Agah Uğur tarafından satın alınarak özel bir koleksiyonun parçası oldu. Performansın fikrinin yeniden gerçekleştirme şartlarının yer aldığı, hayata geçirilirken de yazan şartlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi için düzenlenen bir anlaşma ile eserin ‘fikrini’ ve içeriğini kağıt üstünde tanımlayarak beraberce altına imza attık. Koleksiyoner, sanatçı ve platformumuzun bir araya gelerek karşılıklı olarak şartları belirlediği anlaşmayı oluşturduk. Bu öncü yaklaşımın ülkemizdeki koleksiyonerlik alışkanlıklarının evrilmesine ve performans sanatının hem özel hem de kurum koleksiyonlarında da yer alması için kapıyı açmış olmasını diliyoruz.

 

 

6- Son dönemde performans sanatının çokça görünür olmasını nasıl değerlendirirsiniz?
Bu son yıllarda dünyada olan bir hareketlilik. Sadece Türkiye, İstanbul değil, dünya şu anda performatif bir süreçten geçiyor çünkü artık insanlar durağan bir şey ya da katkısı olmadığı bir sonuç ile ilgilenmiyor. Bu da bu kadar hızlı akan bir yüzyılda çok doğal geliyor çünkü artık insanlar parçası olabildikleri, dahil olabilecekleri süreçler istiyorlar. Değişimi birlikte yaşamak ve yaşatmak derdinde herkes.

Ancak görünürlülüğün artışı ile doğru orantılı olarak disipline verilen değer de artmalı. Örneğin;  bizim gibi platformların çoğalması, bu alanda daha çok araştırmalar yapılması, müze/galeri programlarında ve sanat etkinliklerinde çağdaş sanatın diğer disiplinleri kadar düzenli olarak yer alması kısaca bu alanda daha bilinçli, profesyonel çalışmaların  yapılması gerekiyor. Performans sanatçılarıyla sanatının hakları savunulup korunmadıkça tek bir boyuttan sadece ‘izleyiciye performanslar sunarak’ ilerleyemeyiz, bu sanat disiplininin anlaşılır, işlenebilir ve tabii ki sürdürülebilir olması için gerekli kaynakların sunulması gerekiyor. Kısaca şu an çoğu etkinliğin performans olarak tanımlandığını düşünürsek bu dalganın biraz popüler olmasından korkuyoruz. Hala performans sanatı tanımını her görüşme ve karşılaşmada yeniden yaptığımız, yapmamız gereken güncel sanat ortamında bu hareketin kalıcı ve yararlı olması için vizyon ve destek gerekiyor.

 

7- Birlikte çalışacağınız performans sanatçılarına nasıl karar veriyorsunuz?          
Tamamen “göz göze gelerek” birbirimizi “kalpten” hissederek, anlayarak. Aslında bu tek taraflı bir karar değil, beraberce bir güven ilişkisi kurarak bir yolculuğa çıkıyoruz. Çünkü üzerine çalıştığımız şey insan, bir yaşam, bazen hayati tehlike taşıyan işler sunuyoruz, dolayısıyla iç içe geçmeyi hedefliyoruz bu da karşılıklı birbirimize inanarak olabiliyor.

Daha önce yapmış oldukları işler ve yapmayı hayal ettikleri üzerinden ilerliyoruz, kısaca basit bir şekilde CV’lerine bakarak değil, performans sanatına karşı yaklaşımları, bu disiplinle ne yapmak istedikleri ve kendileriyle hayatlarını bu sanata ne kadar adamış olduklarına bakarak ilerliyoruz.

 

8- Gelecek projeleriniz neler?    
Çevrimiçi olmayan projelerimiz şimdilik ertelendi. 

Temsil ettiğimiz ve proje bazlı sanatçılarımızla projeler üretmeye devam ediyoruz. ‘Tercihi karantina dönemi’ başladığından bu yana dünyanın 7 farklı şehrinden 16 sanatçıyla 23 performansı hayata geçirdik. 17 Mart 2020 tarihinde duyurduğumuz açık davetimiz Stay LIVE at Home (Evde CANLI Kal) Ev performansları serisi ile sanatçılarımızla temelini attığımız bir global çağrı ile tüm dünyayı birleştirmek ve tüm performans sanatçılarını da platformumuzun kurulma sebebi olan ortak bir alanda buluşturmak istedik. Böylece dünyanın her yerinden izleyenlerle, katılım gösteren sanatçılarımızı, performans sanatının iyileştirici birleştirici gücünden yola çıkarak bir yenilenme süreci sunmanın yanı sıra bu disiplindeki  bedensel ve zihinsel gelişimin her türlü zamanda ve mecrada sürdürülebilir oluşunu pratiğe açmış olduk. Performansların en önemli ortak özelliği, katılımcı sanatçıların canlı yayında kendi seçtikleri platformlar üzerinden çalışmalarını sergiliyor olmaları. Çünkü gerek süre, gerek form, gerek estetik, gerek dil, gerekse izleyici ile kurdukları ilişki çok farklı. Bu süreçte her zaman yaptığımız gibi arşiv alanında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Canlı yayın oluştururken, kayıtlarını da PCSAA’da bir araya getiriyoruz. Elimizde yine hem toplumsal anlamda hem de canlı sanata dair çok ciddi bir bilgi birikiyor. Bu arşivlerin ‘parçalarını’ karantina bitmeden PCSAA sosyal medya hesaplarımız üzerinden paylaşmaya kısa sürede başlayacağız.

2020’nin başında British Council Turkey’nin #KültürdeKadın Gücü Destek Programı kapsamında Performistanbul olarak PCSAA’nın da bulunduğu binamızda Türkiye’deki ilk performans sanatı odaklı misafir sanatçı programını hayata geçirmek için çalışmalarımıza başladık. Programı Londra’da bulunan Live Art Development Agency (LADA) ile işbirliğiyle LADA ve Performistanbul temsilcilerinin yanı sıra Beral Madra, Seyhan Musaoğlu ve Merve Ünsal’ın yer aldığı jüri eşliğinde bir açık çağrı ile İngiltere'de yaşayan kadın ya da kendini kadın hisseden sanatçılara sunduk. Açık çağrı sonucunda kazanan Rus asıllı sanatçı Alisa Oleva oldu. İleri tarihe alınan misafir sanatçı programının yanı sıra mentörlük sürecini devam ettirdiğimiz Oleva ile Stay Live at Home programı kapsamında Nisan ayının sonunda interaktif bir performans gerçekleştiriyoruz. Yine misafir sanatçı programı sayesinde işlerinden haberdar olduğumuz açık çağrımıza katılan sanatçıları da programa dahil etmeyi sürdüreceğiz.

Son olarak yakın zamanda hayata geçireceklerimiz arasında çocuklar için de bir projemiz var. Performistanbul olarak çocuklara canlı sanatı tanıtmak adına; Live Art Development Agency’nin karantina ile sanal ortamdan hayata geçirdiği Sibylle Peters’ın sanat eseri olup arşivimizde bulunan Playing Up Canlı Sanat oyununu PCSAA işbirliğiyle Türkçe’ye çeviriyoruz. Playing Up bir taraftan performans sanatı tarihinin mihenk taşı eserlerini eğlenceli biçimde ele alırken diğer taraftan yetişkinler ve çocuklar arasındaki bağı kurmayı hedefleyen interaktif bir oyun. Evlere kapandığımız bu zamanda ailecek oynanabilecek bu oyunun nesillerarası “birleştirici” ve “eğitici” yönünü keşfetmeye herkesi davet ediyoruz. 

Ayrıca gelecek sezon için eğitimle ilgili önemli bir gelişme var; uzun zamandır üniversitelere performans sanatı derslerini eklemek için uğraş verdiğimiz süreç olumlu sonuçlandı, performans sanatı eğitimini sanatçılarımızla beraber yeni eğitim yılında üniversite ve okullarda resmî olarak başlatıyoruz.

 

 

Etiketler: Magnet, Performistanul, Pop-Up Interview, Performans Sanatı
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR