Pop-Up Interview with Ayça Ceylan I Performans Sanatı

Pop-Up Interview with Ayça Ceylan I Performans Sanatı

Kökleri 20.yy başındaki Dada akımının anarşist performanslarına, 1920 ve 30'lu yılların sürrealist ve fütürist performanslarına ve hatta Jackson Pollock'un aksiyon resmine kadar gitse de bildiğimiz anlamıyla performans sanatı 1960'larda doğduktan sonra yaygınlaşıp 70'lerde fikirleri ön plana çıkaran kavramsal sanatla bağlantılı olarak devam eder. Toplum normlarını reddeden ve izleyiciyi aktif bir konuma getirmeyi hedefleyen performans sanatı bugün zamana ayak uydurarak online/çevrimiçi versiyonlarıyla devam ediyor. Genellikle üç sorudan oluşan pop-up röportaj serilerim bu defa yedi soruyla gerçekleşti ve performans sanatımız hakkında detaylı bir dosyaya dönüştü.

 

Röportaj: Hazal Gençay Sungur

 

POP UP INTERVIEW WITH AYÇA CEYLAN
Performans Sanatı

 

Ayça Ceylan      
Sanatçı

 

1- Performans sanatı nedir? (Performans sanatını hiç bilmeyen birine nasıl anlatırsınız?)             
Performans sanatının ne olduğunu bana o kadar sordular ki, çok sevdiğim ''Nasıl bir şey bu performans sanatı?'' isimli atölyemin de ortaya çıkışına destek oldular. Atölyede de, dışarıda da diyorum ki; teknolojinin de gelişmesiyle 2. Dünya Savaşı ve etkileri ailenin bir ferdi gibi geldi masanıza oturdu. Yerinden edilenler, evleri yerle bir olanlar, eserleri yok edilenler, sevdiği şeyleri geride bırakanlar için devam etmenin bir yolu vardı; bedenlerini sanat nesnesi olarak kullanmak. Performans sanatının çıkışı direnmenin halidir. Beden varsa her şeyle mücadele edilir, kaybedilen tekrar inşa edilir. Performans sanatının olmazsa olmaz beşlisi ise; beden, mekan, zaman, izleyici ve bir meseleniz veya bağlamınız olmasıdır. Bu beşliyi baştan sona an ve an planlayarak değil izleyicinin de yaratım sürecine katıldığı boşluklarla tasarlamanız gerekir. Yani öngörülemeyen hallere açık olup dönüşümü kabul etmeniz.

 


Ayça Ceylan, Hepimize Yer Var, Performans belgeseli, Fine art baskı, 150x210cm, Enerji Müzesi, Santralistanbul, İstanbul, 2015

2- Beden, mekan, süreç ve an işlerinizde karşımıza nasıl çıkar?  
Ben onarım süreçlerimiz ve algıma biçimlerimizle ilgili mekana özgü performanslar üretmeyi tercih ettiğim için bedensel ve mekansal araştırmalarımı sadece performans yaratım süreci diye tabir edilen anlarda değil günlük rutinde de yaşayan biriyim. Özetle günümün 12-13 saati masabaşı araştırmalar, mekan ziyaretleri, hareket araştırmaları, bitkisel karışımlar, doğayla senkronlanmak ve insanların hikayelerini dinlemekle geçiyor. Zaten dillere pelesenk olan anda olma halinin küçücük zerresi için bile yaşamı bu ilişkilenme biçimine göre düzenlemek gerektiğini düşünüyorum.

3- Rol ve gerçeğin farkı nerede başlar? 
Katman katman cevaplarıyla derin anlam evrenlerine ev sahipliği yapan bir soru bu. Performans sanatının özelinde tadımlık şöyle cevaplayabilirim; ben performanslarımda izleyen ve izlenilen hallerinin değişmesini pek seviyorum. Ve bunu performansların içerisinde yer alan, baştan sona tasarlanmayan, katılımcıyla beraber dönüşen, öngörülmeyen bir oyun düzeni içinde yapıyorum. İşte bu oyun halleri zaten kişiyi gündelik hayatındaki sıkıntılardan, konumlardan sıyırıp hiyerarşisiz bir iletişim sağlıyor. Bana kalırsa hayatta en hakikate yaklaşılan anlar o anlar çünkü dengeye çok çok yakın oluyorsunuz.

 

Ayça Ceylan, Beklemek, sadeleşmek, Hatırlamak, Performans belgeseli, Fine art baskı, 150x210cm, Patara Antik Kenti, 2014

4- İzleyici işlerinizin neresindedir?          
Bir önceki soruda da söylediğim gibi izleyiciler performanslarıma aktif bir biçimde katılarak beraber yaratım sürecinde yani katılımcı halinde. Ya katılmayanlar diyenleri duyar gibiyim onlar da eski zamanların dairesel düzeninden bir anın tanığı konumunda.

5- Deney, hafıza ve sınır kavramları sizin için ne ifade ediyor?   
2000 yıllık bir Dünya halini. Biz zamanı milattan önce ve milattan sonra diye tanımlanan bir gündelikte sürdürüyoruz. Tek merkezli algı politikaları tek yönlü zamanda ilmek ilmek dokunmuş. Hafıza, sınır ve deney işte tam da bu lineer zaman akışı baskısından dolayı performanslarımda bolca temas ettiğim üçlü.

 


Ayça Ceylan, Sen Benim Meleğimsin, Performatif yerleştirme, Her bir performans 60 dakika, Endless Art Hotel, İstanbul, 2018

6- Sanatınızda ele aldığınız konular ve onları sorgulama yönteminiz neler?         
Onarım süreçlerimiz ve algılama biçimlerimizi kendime ana yol yaptım. Tabii ana yoluma birçok bağlamla inşa edilen çeşit çeşit patikalar ekleniyor malum başka türlü nasıl olur onarılma hali. İstanbul’daki mega yapı beden ilişkisini 2012 yılından beri sorgulayan performansım ''hepimize yer var'', 2018’den beri Kilyos-Karaköy hattında devam eden ve plajlar, deniz kültürü, kamusal alanda kadın-erkek rollerini kendine mesele eden ''Nemf'', 2014’ten beri her yaz 10 gün Patara Antik Kenti’nde gerçekleşen ''beklemek, sadeleşmek, hatırlamak''; çeşitli atölyelerimden birkaçı ''Nasıl bir şey bu performans sanatı?'', bitkisel aile tariflerimizi içeren ''Ört, doldur, göm. Aşk ne?'', Duru markasının bir lansmanı için tasarladığım ''kendini düşlemek'', birçok sanat alanında ve kamusal alanda gerçekleşen performansım patikalarımı oluşturuyor. Bir süredir bir patikam daha var, Milliyet Sanat’a yazdığım sergi izlenim yazıları.  

7- İşlerinizde hangi kaynakları referans alıyorsunuz?      
Dairesel düzeni, doğayla senkronize olmayı, türler arası eşitliği, kolektif belleği ve kişisel hikayeleri. Bu beşliyle eşleşen kişilerin çalışmaları da referans kaynaklarım arasında yer alıyor ister fizikçi olsun ister edebiyatçı ister marangoz ister evsiz.

8- Kurucusu olduğunuz Bodyinperform'dan bahseder misiniz?  
Bodyinperform, 2018 yılında kurulan bir performans sanatı platformu. BiPperformance, BiPworkshop, BiPtalk, BiPexhibition, BiPfilm ve BiPbook olmak üzere altı bölümü mevcut. 2018 yılında paneller, performanslar ve bir kısa film çekimi gerçekleştirdik: STUDIO-X Istanbul'da ''Body as Archive'' isimli iki panel, Yapı Kredi Bomontiada'da ''beni ait olduğum eve götür'' temamız için performans üreten New York merkezli performans sanatçısı Hector Canonge'ın ''evim evim güzel evim'' isimli performansı ve 12 yaratıcı performer eşliğinde çekilen bir kısa film. 2019 yılında ise temamız yine ''beni ait olduğum eve götür'' olarak devam etti. Ankara'da Kova Art Space'de bir performans günü ve performanstan geriye kalanlar sergisi yaptık. Performansları açık çağrı ile seçtik ve başvuru için istediğimiz şey temamız ile eşleşen bir performans önerisiydi. Ankara'da neden yaptığımızı soran çok oldu tabii. İstanbul'un tek merkez gibi algılanmasından epey rahatsızım çünkü teklik çeşitliliği ortadan kaldıran bir şey. Şahane performanslar üreten sanatçılarla tanışma ve beraber çalışma sürecim oldu iyi ki yapmışız diyorum! 2018 yılında yapının direktörlüğünü ise Serra Rodoplu üstleniyordu kendisi Toronto'ya taşındı, şimdiki direktörümüz Emel Pilavcı. Bu kez de İzmir'de planlarımız var ve tabii bu yıl ''Body as Archive'' panellerine de devam edeceğiz.  İlk yıl platformun kurucu direktörüydüm, son iki yıldır ise kurucusu ve yaratıcı direktörüyüm. Ve temamız aynen devam ''Beni ait olduğum eve götür!''

 

 

Etiketler: Magnet, Ayça Ceylan, Pop-Up Interview, Performans Sanatı, Bodyinperform
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR