Pop-Up Interview with Antonio Cosentino I Türkiye'de Sanat

Pop-Up Interview with Antonio Cosentino I Türkiye'de Sanat

Pop-Up Söyleşi dizileri ''Türkiye'de Sanat'' başlığıyla devam ediyor. Herhangi bir siyasi görüşü ve kimliği yermek ya da yükseltmek değil özgür bir şekilde sanatı konuşmak amacıyla bu coğrafyada üretilen sanatı, sanatçının bu konudaki fikirlerini ve gelecek nesile önerilerini paylaşmak üzere bu röportaj serisi üzerine çalıştım ve farklı kuşak ve disiplinden gelen çok değerli 15 sanatçı ile görüştüm.

 

Röportaj: Hazal Gençay Sungur

 

 

POP UP INTERVIEW WITH ANTONIO COSENTINO
Türkiye’de Sanat

 

 

Antonio Cosentino        
Sanatçı

 

 

 


Antonio Cosentino, Kleptokrasi Bahçesi

 

1- Türkiye coğrafyasında üretilen sanatın temelleri nedir ve bu temeller sanatınıza nasıl yansıyor?
Birincisi tabii ki içinde bulunduğum ortam. İkinci temel tabii ki dünya; bulunduğum ortamın dışına çıktığım zaman gördüğüm sanat. Üçüncüsü de benim bu mesleğe tarihsel olarak nasıl baktığım konusundaki fikrim. Bu üçü benim sanatımı temellendiriyor. Aldığım eğitimin ardından temel olarak kurduğum öğeleri sadece buraya özgü sınırlamalarla tutmak istemediğim için ilk bulduğum parayla 22-23 yaşında dünyayı gezdim, müzeleri gördüm. Sonra tarihsel olarak kendi sanatsal katsayımı belirlemek için araştırmalarımın neye odaklanacağını, geçmişi nasıl yorumlayacağımı, bu geçmiş denen külliyata nasıl bakacağımı belirlemek sanatımın temellerini oluşturdu. Geçmiş dediğim şeyi biraz açarsam; tıpkı fizikçi, matematikçi, tarihçi ve felsefeciler gibi sanatçı da kendinden öncekilerle bağlı bir grupta. Tıpkı saydığım diğer dallardaki gibi bütün oluşagelmiş problemleri ben icat etmedim. Bu onlardan görüp devralarak devam edebileceğim bir süreç. Dolayısıyla geçmiş deyince sanatsal amaçlarıma uygun olarak tercih ettiğim her alan benim kendi geçmişimi oluşturuyor. Bu anlamda sanatımı oluşturan diğer bir etmen de tüm iyi sanatçılarda olduğu gibi diğer alanlarla da kurmuş olduğum sıkı bağlar; edebiyatla, felsefeyle, şiirle, müzikle şekilleniyor sanatım. O yüzden geçmiş benim için çok geniş birşey; bir rönesans külliyatından, bir minyatür külliyatından, Lozan’da açılmış Collection de l’Art Brut müzesinden, günlük hayattan, edebiyattan ve tüm bunların toplamından bahsediyoruz. Diğer tüm dallarda olduğu gibi, evet fizikçiyseniz geçmişin bıraktığı külliyat sizin için önemli. Benim de geçmişe dikkatle bakmamın sebebi bana bugünün yol hatitasında ne gibi kılavuzluk edebileceğiyle ilgili. Çünkü iyi felsefeci, iyi edebiyatçı ve iyi sanatçı ara metinleri yakalayarak yol alır. Ara metinden kastım ana metinlerle çok iyi ilerleyemezsiniz ama örneğin felsefeciyseniz ve MS 2. yüzyılda bir kütüphanede psikoloji üstüne yazılmış bir metinle karşılaştığınız zaman bu bingo. İyi ressamsanız bu tür küçük kültürel parçacık ve adaları keşfiniz bu konuda size çok spesifik bakış açıları sağlar. Doğduğumuz topraklar geniş ve çok zengin. Yer bağlayıcı bir yerde ama dil de önemli. Örneğin İlhan Koman’ın matematikle kurduğu bağı düşünelim; matematik evrensel bir sanat ve o tabii ki evrensel disiplinden aldığı kavramlarla kendisine bir yol haritası çizdi. Spesifik olarak sadece tek bir yerden beslenmek türün ölümü demek. Geniş bir alandan bahsediyoruz, evrensel olmak ve sınırlandırmamak lazım. Bu kavramların ortak olduğunu varsayıp onun mikrokozmosuna bakmak ayrı bir hüner gerektiriyor çünkü belli dönemlerde bir yerlere takılmak, periferide kalmak, merkezi çok sıkı izlemek bazen buradaki mikrokozmoza odaklanmayı zorlaştırıyor, belki bizim kuşağın arayıp bulduğu kavram buydu. Demek istediğim tamamen bir dünya sanatına bağlanmaktansa dünyanın ne olduğunu bilip kendi mikrokozmosunu da esgeçmemek büyük avantajlar sağlıyor. İşte bakınız Orhan Pamuk, İlhan Koman, Yüksel Arslan... Tamamen kendi kültüründen beslenmek muhafazakarlıksa hiç bakmamak da bir tür muhafazakarlık olabilir.

 


Antonio Cosentino, Bonnie & Clyde

 

2- Türkiye sanatının özgün olması ve geleceğe taşınması için sanatçıların hangi biçim ve değerler üzerine çalışması gerekir?              
Kendim için özgün olma konusundan bahsedeceksem bu zor bir soru. Özgünlüğün ne olduğuna bakarsak nadir olan birşeyden bahsediyoruz. Bütün üretimler ikinci ve üçüncü gözlere ulaşmaya çalışır. Binlerce kitap yazılır, binlerce film çekilir, binlerce sergi açılır. İzleyenler haşince onları eler, tırpanlar ve kendi aralarında vardığı konsensusla onun özgün olup olmadığına karar verir. Bana sorarsan sanatçı eylemde bulunur, kendi pek de karar veremez neyin özgün olup olmadığına sadece çabalar ve gösterir. Dolayısıyla ben eylemlerde bulunuyorum, isteyenler zaman içinde çöpe de atabilir tekrar tekrar okuyabilir de.


Özgünlüğü gençler için değerlendirecek olursak da; itiraz etsinler. İtirazsız sanatta hiçbirşey olmaz ama tabii tamamı itiraz değil sanatın. Bir ayağı itiraz, bir ayağı bellek, bir ayağı da mizah. Bütün kültürel öğeleri ve dünya sanatını sıkı sıkıya takip etsinler, onlara kimse kül yutturamasın kendi alanları söz konusu olduğunda. Bilgi meselesi çok önemli; eğer bilgi eksik olursa bakış da eksik kalır.

 


Antonio Cosentino, Lima

 

 

Etiketler: Magnet, Antonio Cosentino, Pop-Up Interview, Türkiye'de Sanat
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR