Ebru Döşekçi: ''Yol Arkadaşım'' Dediği Son Heykellerini Yorumluyor…

Ebru Döşekçi: ''Yol Arkadaşım'' Dediği Son Heykellerini Yorumluyor…

Hayat içindeki kendi yolculuğum, heykelin yapım sürecindeki yolculuğu, benim onunla olan yolculuğum, yol arkadaşlığım... Herbir iş bu yolculuktaki duraklarım gibi...

 

 

Röportaj: Hazal Gençay Sungur

 

 

1- Heykel yapmaya ne zaman ve nasıl başladınız? Daha sonra bu yeteneğinizin üzerine nasıl eğildiniz? 
Heykel yapmaya 2000 yılında bir kültür merkezinde başladım. 3 yıl Seçkin Pirim’le çalıştıktan sonra 2003 yılında Yeditepe Üniversitesi, Plastik Sanatlar Bölümü’nde yüksek lisans yaptım. Aynı dönem Marmara Üniversitesi, Heykel Bölümü’nden de yüksek lisans dersleri alarak 2005 yılında mezun oldum. 2006 yılından beri de Seçkin Pirim’le birlikte çalışıyorum.               
 
2- Eğitiminiz sırasında hocalarınızın üslubunuzun gelişmesine ne gibi faydaları oldu?     
Heykel ve plastik süreç hakkındaki hemen hemen tüm bilgimi Seçkin Pirim'den aldım.  Teorik bilgilerimin çoğunu da Prof. Özdemir Altan ve Prof. Turan Aksoy'dan. Eser okuma, özgünlük, güncel sanat, form ve estetik anlayışı hakkında bu hocalardan bilgiler alıp tartışmak kendi yolumu çizmemde etkili oldu.      
 
3- Serginizin ismi YOLCU. Bununla bizlere neyi ifade etmeye çalıştınız, biraz bahseder misiniz?
Hayat içindeki kendi yolculuğum, heykelin yapım sürecindeki yolculuğu, benim onunla olan yolculuğum, yol arkadaşlığım... Herbir iş bu yolculuktaki duraklarım gibi. Hep öğrenen hep öğrendiklerine yenisini ekleyen... Heykellerim de bu yolculukta kendi hikayelerini yazıyorlar, gelişiyorlar, farklılaşıyorlar. Elimin, ruhumun, düşüncemin her dokunuşunda başkalaşıyorlar.
 
4 -Serginizi gezerken heykellerinize Doğum, Ben Aynı Ben Değilim, Göründüğü Gibi Değil, Dön Bak, Sonsuz gibi isimler verdiğinizi görüyoruz. Heykellerinizle ismi arasındaki bağdan söz edecek olursak bu konuda neler söyleyebilirsiniz?               
Serginin ismi Yolcu, her heykel bu yolculuğun birer şahidi. Beni değiştiren, olgunlaştıran, önem verdiğim bazı olayların saptamaları gibi. İsimler de bütün bunlara göndermeler yapıyor.
 
5- Heykellerinizin canlı renkleri, pürüzsüz ve parlak yüzeylerinin hayatınız ve kişiliğinizle örtüştüğünü söyleyebilir miyiz? Gerçek hayatta da bu kadar titiz misiniz?              
Örtüşen ve örtüşmeyen yanları var. İnsan biraz da olmak istediği ama bir türlü beceremediği şeylerin üzerine gidiyor. Evet, yaptığım şeyi titizlikle yapmayı severim çünkü herkesten önce beni rahatsız eder eksik ya da hatalı yaptıysam birşeyleri. Ama diğer taraftan da dağınık çalışırım, dalgın ve unutkanımdır. Yani bir 'titiz'in olması gerektiği gibi disiplinli değilim.  Renklere gelince aslında her renge ilk defa şeker görmüş bir çocuk gibi atlıyorum ama benim heykellerimde tutturmam gereken çok ince bir çizgi var. Biraz kendimi kaptırırsam etkisini kaybedebilir işler. O nedenle biraz zapt etmeye çalışıyorum kendimi.
 
6- Etkilendiğiniz sanatçılardan örnek verebilir misiniz? 
Politik ya da mesajcı bir tavrım yok. Form heykelleri yapıyorum. O bakımdan dünyada da bu konuya kafa yoran her sanatçı beni etkileyebilir.             
 
7- Heykellerinizde genelde soyut biçimler görüyoruz. İnsanın yaratıcılığının kaynağının bilinçaltındaki görsel hafızası olduğunu kabul edersek, sizin heykellerinizi şekillendirirken doğadan ya da hayattan feyz aldığınız, etkilendiğiniz biçimler var mı?              
Doğada keskin hatlı şeyler görmek pek mümkün değildir.  Genelde yuvarlak hatlı formlar vardır.  Kişisel beğenilerim de genelde bu yöndedir.  Akışkan, zorlanmamış formlar ilgimi çeker. Belki de sizin bahsettiğiniz görsel hafızam, doğadaki bu formları süzüp beni yönlendiriyordur. Ama bazen gerçekten de doğadaki bir formu yorumlamaya çalıştığım oluyor.

 

 

Etiketler: Magnet, Ebru Döşekçi
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR