Düşünce Mutasyonu

Düşünce Mutasyonu

Çoklu düşünmenin izini sanat eseri üzerinden arayan ulusal ve uluslararası 34 sanatçıya yer veren ''Çiftdüşün: Çiftgörü'' 6 Ağustos’a kadar Pera Müzesi’nde devam ediyor. Kurumların doğrusal düşünceyi seven metin temelli yönteminin günümüzde geçerli olmadığını bilen sanatçılar eleştirilerini işlerinde farklı yollarla gösteriyor; bir çokludüşün sistemiyle metin ve imge arasında kavramsal bir denge kuruyor.

Yazı: Hazal Gençay Sungur

Çiftdüşün kavramı ilk olarak George Orwell'in 1948'de yazdığı ''1984'' isimli distopik romanında devletin toplum üzerindeki hegemonyası ve onları tektipleştirip tepkisizleştirmek için kullandığı bir kavram olsa da günümüz koşullarında anlamı, pozisyonunu zıt kutba çekerek geçerli bir hayatta kalma metodolojisi haline geldi. Teknolojinin bir getirisi olarak artık tek bir şeyi düşünmek için üzerinde zaman harcamak yerine çok geniş skalada kısa kısa düşünme yöntemini benimsedik. Alternatif düşünce sistemlerini kurgulayamayan ya da bu çiftdüşün sisteminin doğal tuzakları karşısında uyanık olamayan bireyin yığınlar arasından sıyrılması artık şansa kalmış gibi görünüyor. Kavram aynı zamanda sanatçı beyninin nasıl çalıştığına da çok iyi bir örnek çünkü çiftdüşünü bir adım öteye taşıyarak çokyönlü düşünmenin yaratıcılıkta esas olduğunu gösteriyor ve serginin küratörü Alistair Hicks de tam da bu noktadan hareketle çoğulcu düşünmenin izini sanat eserleri üzerinden sürüyor.


Keith Tyson, Stüdyo Duvarı Resimleri, 2017, Suluboya kâğıdı üzerine karışık teknik, 432,7 x 694,5 cm

Alistair Hicks sanatçı ve eser seçimi, konsept ve sunum açısından küratöryel bir sergi nasıl yapılıra dair doygun bir örnek sunmuş. Hicks, ulusal ve uluslararası özel koleksiyonlardan seçilen yapıtlar üzerinden Orwell'in çiftdüşün kavramına bağlı imge ve metin arasındaki ilişkiyi, 1970 ve 1980’lerde devlet tarafından sanatçı olarak tanınmadıkları için farklı bir iletişim biçimi kurmak zorunda kalan Moskova kavramsalcılarından başlayarak güncel sanatçıların eserlerine dek uzanan bir döngüye oturtuyor.

Aralarında Tracey Emin, Anselm Kiefer, Thomas Ruff, Gavin Turk, Bruce Nauman gibi isimlerin de bulunduğu 34 sanatçının yapıtlarını içeren sergi çiftdüşün kavramını aynı zamanda metin ve imge karşıtlığı üzerinden sorguluyor. Çağdaş sanatta çoğu zaman metin ve plastik öğelerin birbirine eklemlenmiş halleri karşımıza çıkar; metin kimi zaman eserin bir parçası olur kimi zaman eserin bütününe yayılır. Küratörün tam da bu metin ve imge karşıtlığını düşündüğü noktada sergide yer alan eserlerden bazılarındaki imgelerde o imgeyle tamamen zıt metinlerin yer alarak bambaşka bir anlama işaret ettiğini ya da bazılarındaysa imge ve metnin birbirini desteklediğini görüyoruz. Bu anlamda sergi izleyiciyi tarihsel kör noktalarla karşılaştırıyor ve otosansürünü dışarıda bıraktırarak düşüncelerini bir uçtan diğerine savururken kendi sınırları arasında zihin açıcı ve keşifkar bir eyleme teşvik ediyor.

İmgeler ardına gizlenmiş iğneleyici politik göndermelerin olduğu eserler arasında Kader Attia’nın ''Hiçbir Şey Değişmedi'' isimli işi bir nevi sergiyi özetler konumda; dikenli tellere sarılmış ve artık okunması imkansız üç kitaptan oluşan yerleştirme, bilgiden mahrum etme ve fikir engellemelerini bir azap yöntemi olarak karşımıza çıkartıyor ya da çokludüşün yöntemiyle bakarsak düşünceyi artık kitaplara değil dikenli tellerin kendisine yüklemiş oluyor.

 


Ciprian Mureşan, Ölü Ağırlıklar, 2013, Gravürler, ahşap çizim tahtaları ve sanat kitapları, 120 x 100 x 70 cm, detay

Metin & imge ilişkisini çiftdüşün kavramı üzerinden ele alan bu sergideki en enteresan ve konsepti en doğrudan yansıtan işlerden biri belki de, içinde hiç metnin kullanılmadığı ancak salt imgenin bir çeşit metin haline geldiği Waqas Khan'ın yerleştirmesi. Hicks, bu işi sergiye alırken şu yorumu yapıyor; ''Lahorlu bu genç sanatçının küçük çemberlerinin kaynağını nesilden nesile aktarılan geleneksel minyatür sanatı oluşturuyor ve yaptığı işlem aslında bir kitap yazmaya benziyor, ama soyut bir kitaba; hiçbirşey söylemeden bir iletişim ve ilişki kurması söz konusu.''

Düşünce mutasyonunu merkeze alan ''Çiftdüşün: Çiftgörü''de Raqs Media Collective'in saatin kaç olduğunu göstermeyen saatiyse metin, kavram ve form arasında yeni bir denge arıyor. Kelimelerin iletişimin asli taşıyıcıları olma işlevinden sıyrıldıklarında edindikleri özgürlük alanıyla ilgili olarak saatin içine bilinçli bir rastlantısallıkla yerletirilmiş ve biraraya geldiğinde bambaşka anlamları ihtiva eden ''Hint'' ''Take'' (Anla Artık), ''Electric'' ''Orgasm'' (Heyecanlı Orgazm), ''Market'' ''Forces'' (Pazar Güçleri), ''Free'' ''Fall'' (Hızlı Düşüş), ''Tight'' ''Rope'' (Dikkatli Olmayı Gerektiren Durum) gibi kelime oyunları izleyiciyle alay edercesine birbiri ardına diziliyor.

06 Ağustos 2017 tarihine kadar Pera Müzesi’nde ziyaret edilebilecek olan, görsel ve sözel arasındaki sürtüşmeyi araştıran ve düşünce biçimlerinde yaşanan radikal değişime işaret etmeyi amaçlayan ''Çiftdüşün: Çiftgörü'' sergisinde Tracey Emin, Anselm Kiefer, Thomas Ruff, Gavin Turk, Bruce Nauman gibi büyük isimlerin yanı sıra uluslararası arenada üreten Yuri Albert, Nikita Alexeev, Kader Attia, Sarnath Banerjee, Erik Bulatov, Olga Chernysheva, Marilá Dardot, Marcel Dzama, Merike Estna, Claire Fontaine, Sandra Gamarra, Duan Jianyu, William Kentridge, Waqas Khan, Galim Madanov & Zauresh Terekbay, Marko Mäetamm, Mónica de Miranda, Ciprian Mureşan, Arkadiy Nasonov, Pavel Pepperstein, Raymond Pettibon, RAQS Media Collective, Nedko Solakov, Gavin Turk, Keith Tyson, Yangjiang Group’u ve Türk sanatçılardan da Hera Büyüktaşçıyan, Aslı Çavuşoğlu, Ali Kazma, Erdem Taşdelen’in işlerini görebilirsiniz.

 


Yuri Albert, Ben Lichtenstein değilim!, 2000, Tuval üzerine akrilik, 120 x 120 cm

 

Etiketler: Magnet, Pera Müzesi, Çiftdüşün: Çiftgörü, ArtUnlimited
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR