Pop-Up Interview with Fatih Gençkal I Performans Sanatı

Pop-Up Interview with Fatih Gençkal I Performans Sanatı

Kökleri 20.yy başındaki Dada akımının anarşist performanslarına, 1920 ve 30'lu yılların sürrealist ve fütürist performanslarına ve hatta Jackson Pollock'un aksiyon resmine kadar gitse de bildiğimiz anlamıyla performans sanatı 1960'larda doğduktan sonra yaygınlaşıp 70'lerde fikirleri ön plana çıkaran kavramsal sanatla bağlantılı olarak devam eder. Toplum normlarını reddeden ve izleyiciyi aktif bir konuma getirmeyi hedefleyen performans sanatı bugün zamana ayak uydurarak online/çevrimiçi versiyonlarıyla devam ediyor. Genellikle üç sorudan oluşan pop-up röportaj serilerim bu defa yedi soruyla gerçekleşti ve performans sanatımız hakkında detaylı bir dosyaya dönüştü.

 

Röportaj: Hazal Gençay Sungur

 

POP UP INTERVIEW WITH FATİH GENÇKAL         
Performans Sanatı

 

Fatih Gençkal   
Sanatçı

 

1- Performans sanatı nedir? (Performans sanatını hiç bilmeyen birine nasıl anlatırsınız?)             
Bu soru son zamanlarda konuyla ilgili pek çok röportajın ilk sorusu. Herkeste bir tanımlama çabası var ve zekice bir tanım yapma arzusu. Bir zamanlar performans sanatı adı altında ortaya çıkan ezber bozan, kalıba sığmaz, ayrıksı işlere benzeyen ama şu an bambaşka toplumsal ve sanatsal koşullarda gerçekleşen işler nasıl işlevleniyor ve performans sanatı bugün ne olabilir? Cevabı bilmiyorum. Benim için performans denilen kocaman alanın içine tiyatro da giriyor, güncel dans da, happening de, canlı olarak gerçekleşen pek çok şey de. İletişim kurmak için bir evren yaratılıyor. Bu evren içinde bilinen ilişki kodlarının, protokollerin eğilip bükülmesi, algılama, izleme, düşünme biçimleri üzerine yeni koşullar yaratılıp bir şeylerin 'resetlenmesi' bana heyecan veriyor. Bu, sayısız biçimde gerçekleşebilir. Güncel olan buralarda bir yerlerde gibime geliyor. 

 


Ellipsis, Direktör: Fatih Gençkal, Performans: Onur Berk Arslanoğlu, Nezaket Erden, Ekin Tunçeli, Erkan Uyanıksoy, Fatih Gençkal, Prodüksiyon: A Corner in the World x bomontiada Alt

 

2- Beden, mekan, süreç ve an işlerinizde karşımıza nasıl çıkar?  

İşlerimde bedenin, içinde bulunulan zaman ve mekandaki devinimi ve o mekanda seyirciyi de içine alan eylemsel durumla ilgileniyorum. Birileri bişeyler gerçekleştirirken, diğerleri onları izliyor ya da onların kurduğu evrene dahil oluyor. Bu, performanstaki temel durum. Ne, nasıl gerçekleştiriliyor ve nasıl bir iletişim kuruluyor soruları da benim için temel sorular. Yapılan iş farklı mecralardan ve disiplinlerden araçlar kullanabilir ama bir araya getirdiği o an orada gerçekleşen yapı performanstır. O ana gelene kadar sanatçının yaptığı çalışma ve hazırlık da o işin parçasıdır ve bana kalırsa işi izlerken o süreci de sezebilirsiniz. 

 

3- Rol ve gerçeğin farkı nerede başlar? 
Tiyatroda aktör, rolü içinde kendisine özgü bir hakikat bulmaya çalışır. Ne var ki, çoğu zaman bu arayışın kendisinin tüm sorunsallarıyla beraber görünür olması, işin bir parçası olması tercih edilmez tiyatroda. Bu haliyle de sahnede gerçek hayat dediğimiz şeye benzeyen bir illüzyon izleriz. Öte yandan gerçek diye bir şeyin var olduğundan da pek emin değilim. Declan Donnelan, The Actor and The Target kitabında 'oynamanın' bir hayatta kalma ve gelişme mekanizması, bir var oluş hali olduğunu söyler. Bu anlamda performans alanında da gösterdiğimiz şeyin gerçeklik olduğunu iddia edemeyeceğim. Tiyatroda alışık olduğumuzdan daha gerçek gözüken, icracının bir karakter olarak değil kendisi olarak var olduğu ama farklı bir şekilde kurgu olan bir alandan, durumdan bahsedebiliriz ancak. Bu da onun değerini ne azaltır ne de artırır. 

 


Olmamış mı?, 2012, Direktör: Fatih Gençkal, IKSV Salon, Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali

 

4- İzleyici işlerinizin neresindedir?          
Performans, izleyici ile ilişki kurmanın bir aracı. Canlı gerçekleşen bir eylem aracılığıyla önemsediğimiz bir hakikate dair seyirciye bir deneyim sunuyoruz. Bu deneyimin önemli bir parçası seyircinin mevcudiyeti, orada bulunma sebebi, algıları, varsayımları vs. Bunların karşısına kendi mevcudiyetimizi, orada bulunma sebebimizi, algılarımızı ve varsayımlarımızı getiriyoruz aslında. Ve bir diyalog başlatıyoruz. Bunun farkında olmaya ve o ortak düzlemde işler üretmeye çalışıyorum.

 

5- Deney, hafıza ve sınır kavramları sizin için ne ifade ediyor?   
Performansı bir deney alanı olarak düşünebiliriz. Ama bu deneyin içinde yaratıcı/icracı olarak kendimizin de bulunduğunu unutmadan. Hafıza, benim yaratıcı sürecimde oldukça önemli bir kavram. Sanatçının hafızası, toplumun hafızası, hatırladıkları, hatırlamadıkları, unuttukları, yaratıcı evrenin çok temel bileşenleri bana kalırsa. Hafıza, duyularımıza ve kaslarımıza işlenmiş, kodlanmış ve dünyayı algılayış biçimimizi belirleyen belki de en önemli etken. Ve ürettiğimiz işler de aslında farklı algılayış biçimlerinin birbirleriyle ilişkisi ve çatışması üzerine temelleniyor bence. Kendim için bunu söyleyebilirim en azından. 

 

6- Sanatınızda ele aldığınız konular ve onları sorgulama yönteminiz neler?         
Son zamanlarda ben de bunu düşünüyorum çokça. Sanırım otobiyografik malzemelerle çalışmak, kişisel hafıza eşelemeleri, bunun kaçınılmaz olarak toplumsal hafızayla kesiştiği, çatıştığı, uzlaştığı yerler ve bunların bedensel araştırması giderek daha fazla merak ettiğim alanlar. Buna yine kişisel tarihimde oyunculuk, dansçılık, yönetmenlik, mekan ve etkinlik organizasyonu, küratörlük, eğitmenlik, çevirmenlik gibi pek çok üretim ile ilişkili alanda var olmamdan gelen üretim pratikleri(m) ve bütün bunların ne demek olduğu üzerine düşünme de dahil. 

 


Some Way, Shape or Form, 2019, Koreografi ve performans: Fatih Gençkal, Serenay Oğuz, Pınar Özer, Daire Artist Residency Program Launch Event as a site specific work for İzmir Architecture Center

 

7- İşlerinizde hangi kaynakları referans alıyorsunuz?      
Lisans eğitimim Siyaset Bilimi, yüksek lisans eğitimlerim ise Oyunculuk ve Çağdaş Dans üzerine. Bunun yanı sıra son on yılda yoga ve meditasyon başta olmak üzere çeşitli somatik ve fiziksel alanlarda çalışmalarım var. Bütün bu alanların yaratıcı alanıma etkileri var muhtemelen. Ayrıca edebiyattan sinemaya, müzikten görsel sanatlara pek çok alandan sanatçılardan etkilendiğimi söyleyebilirim. Performans alanında da çok farklı ekollerden farklı ilhamlar alıyorum sanırım. Mesela Jerome Bel, Wooster Group, Pina Bausch, Dimitris Papaioannou, Rimini Protokoll, Romeo Castellucci, Anna Teresa de Keersmaeker, Anne Bogart, Tadashi Suzuki ilk aklıma gelenler. 

 

8- Kurucusu olduğunuz A Corner in the World’den bahseder misiniz?    
A Corner in the World, 2015 yılında Kadıköy Yeldeğirmeni'ndeki Köşe adlı mekanın ekibi tarafından Türkiye ve yakın coğrafyasından güncel gösteri sanatları alanında sanatçıları bir araya getiren bir festival olarak başlatıldı. O günden bugüne geçirdiği evrim içinde 3 festivalin yanı sıra çeşitli mekan ve kurumlarla işbirliği içinde kürasyonlar, uluslararası projeler, rezidans programları, prodüksiyonlar, eğitim programları gibi pek çok etkinlik gerçekleştirdi. 2017-2019 yılları arasında bomontiada ALT'ın küratörlüğünü üstlendi. Şu an geldiğimiz noktada kendimizi güncel gösteri sanatları ve ilişkili alanlarda çalışan bağımsız bir küratör ekibi olarak tanımlıyoruz. Burcu Yılmaz Deniz, Claire Zerhouni ve ben, eş-direktörleriz. Türkiye'de bağımsız üretimlere destek olmayı, sanatçıların ve kurumların görünürlüğünü, işbirliğini, disiplinlerarası etkileşimlerini artırmayı amaçlarken aynı zamanda sanatsal üretimin yerelleşmesine, büyük şehirler, konvansiyonel mekanlar ve standart seyirci algılarının ötesindeki olasılıklara işaret etmeye çalışıyoruz. Uluslararası alandaki çalışmalarımız ise başta coğrafi yakınlığımıza rağmen buluşma platformlarımızın kısıtlı olduğu Türkiye ve yakın coğrafyası olmak üzere farklı coğrafyalardan bağımsız sanatçılar arasında daha fazla işbirliği ve hareketliliği teşvik etmeye odaklanıyor.

 

Etiketler: Magnet, Fatih Gençkal, Pop-Up Interview, Performans Sanatı
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR