Emre Dökmeci: ''Koleksiyonumuzu bilgi, zaman ve akıl üzerine kurduğumuzu söyleyebilirim.''
Röportaj: Hazal Gençay Sungur

 

 

1- Eser satın almaktan koleksiyonerliğe geçişiniz nasıl oldu?      

Koleksiyonerliğin ilk aşaması mutlak toplama eylemiyle başlıyor. 1990’ların ortalarında, 20’li yaşlardayken modern Türk sanatçıları toplayarak başlayan bu yolculuk, yavaş yavaş bir düzenin oluşmasıyla, elden çıkarılanlar ve yeni elde edilenlerle, bilgi ve bilinçle, sonraki yıllarda ise çağdaş sanatla kesişerek koleksiyon tutkusuna dönüştü.

 


Fırat Engin, Our New Stars, in memory of Andy Warhol

 

2- Koleksiyonunuzu hangi temeller üzerine kuruyorsunuz?         

Koleksiyonumuzu bilgi, zaman ve akıl üzerine kurduğumuzu söyleyebilirim. İyi sanatçının iyi işini almak prensibiyle hareket ediyoruz.

 


Haluk Akakçe, Fairy Tales Can Come True , It Can Happen to you, 2009

 

3- Takip ettiğiniz bir dönem, konu ya da üslup var mı?  

Türk modern sanatının önemli isimleriyle başlayan, şu an ise neredeyse tamamı çağdaş sanat islerinden oluşan, Türkiye ağırlıklı ama yurt dışından çağdaş sanatçıları da kapsayan bir koleksiyon olarak nitelendirebiliriz.

 

 


Erol Akyavaş, İsimsiz

 

4- Keşke koleksiyonuma dahil olsaydı dediğiniz bir sanatçı var mı?          

Basquiat, Olafur Elliason, Tracey Emin aklıma ilk gelenler.

 

 


Jannis Kounellis, İsimsiz, 2010

 

5- Bir eseri alırken hiç enteresan bir macera yaşadınız mı?          

Koleksiyonerliği bir yolculuk, macera olarak nitelendirirsek her eser alımı arkasında bir hikaye barındırıyor. Haluk Akakçe’nin bir milli piyango bayisinden aldığı davullar ve biletlerle oluşturduğu “Fairy Tales Can Come True, It Can Happen to You” adlı enstalasyonunun Ankara’daki evimize kurulumu sırasında Haluk ve Ayca Telgeren’le yaşadığımız iki gün çerçevesinde gelişen olaylar bir film tadındaydı.

 

 


Ardan Özmenoğlu

 

 

Elif Uras, Eurasia Belly, 2011

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR